Sayfalar

Cruyff 14


25 Nisan 1947... Amsterdam'da yağmurlu bir cuma gününde bana bu sporu sevdiren önemli isimlerden biri doğdu. Ülkesinin o zamana kadar yetiştirdiği en büyük yetenek, ülkesinin Dünya Futbolu'na armağan ettiği ilk yetenekti. Hendrik Johannes Cruijff...

10  yaşında Ajax'ın altyapı takımına katıldı minik Johannes. Bundan 7 yıl sonra 1964'te 15 Kasım'da Ajax'la ilk profesyonel maçına çıktı ve Ajax'ın GVAV karşısında 3-1 malup olduğu maçta takımının tek golünü kaydetti. AJAX o sezon tarihinin en kötü sezonunu yaşıyordu. Ligde bir türlü toparlanamayan AJAX tarihinde kara bir iz bırakıyor ve o sezon Eredivisie'yi 13. sırada bitiriyordu.

 Efsanenin Başlangıcı


Fakat AJAX'ın kara günlerine sarı saçlarıyla güneş gibi doğan bir yıldız vardı. Cruyff'un artık ilk 11 deki yerini sağlamlaştırmaya başladığı 1965-1966 yılında bir sezon önceki utancın izlerini silmeyi başarıyorlardı. Cruyff 23 maçta sahada yer alıp 25 gol atmayı başarırken AJAX sezonu şampiyon olarak tamamlıyordu.

Ertesi sezon yine şampiyon olan AJAX hem ligde hem de kupada şampiyon olurken Cruyff ismi artık Hollanda sınırlarının dışında da yüksek sesle konuşulmaya başlıyordu. AJAX'ın çifte kupalı bu sezonunun sonunda Cruyff attığı 33 golle gol kralı olmayı başarıyordu. Cruyff ayrıca Hollanda'da yılın futbolcusu seçilmeyi de başarıyordu.

AJAX'ta düzenli olarak oynamaya başladığı üçüncü sezonda üst üste üçüncü kez lig şampiyonluğu sevincini yaşarken ikinci defa Hollanda'da yılın futbolcusu seçiliyordu. Şampiyon Klüpler Kupası'nda da oldukça iyi bir performans sergileyen AJAX Avrupa Kupalarında finale çıkan ilk Hollanda takımı olmayı başarıyordu. Finalde rakipleri Giovanni Trapattoni'nin de formasını giydiği A.C. Milan vardı. AJAX teknik direktörü Rinus Michels işlerinin kolay olmadığını biliyordu. Takımı henüz 22 yaşındaki bir futbolcunun üzerine kurmaya korkmuştu. Cruyff bekleneni yapamadı ve Milan sahadan 4-1 gibi net bir skorla ayrıldı. 


 

14 Efsanesi

Ertesi sezon (1969-1970 sezonu)  AJAX yine ligde ve Hollanda  Kupasında şampiyonluğa ulaşıyordu. Sezonun başında ciddi bir sakatlık geçiren Cruyff aylarca takımdan ayrı kaldı. Geri döndüğünde ise o çok sevdiği 9 numaralı formayı artık Gerri Mühren giyiyordu. Olsun dedi ve "14" numaralı formayı geçirdi sırtına. İlk onbirde maça başlayan futbolcuların 1'den 11'e kadar olan numaralar dışında bir numara giymesi o günlerde oldukça sıradışı bir durumdu. Daha sonraları Hollanda milli takımında da 14 numaralı formayı giymeye başladı.

1971 yılında Şampiyon Klüpler Kupası finalinde Ajax bir kez daha yerini almıştı. Bu kez rakip daha da dişine göreydi. Cruyff'un Ajax'ı Panathinaikos'u 2-0 yenerek kupaya uzanmayı başarmıştı. 

Bu başarıdan sonra artık Cruyff bütün Avrupa'da transferin hedefi haline gelmişti. Her takım onu içten içe istese de en ciddi transfer adayları Feyenoord ve Barcelona olarak görülüyordu. Hollanda gazeteleri Cruyff'un hangi takıma transfer olacağı üzerine teoriler üretirken Cruyff AJAX ile 7 yıllık bir sözleşme imzaladı. Ayrıca o seneki performansıyla Avrupa'da yılın futbolcusu ödülünü kazanmıştı.

1972 AJAX için başarılarla dolu bir başka sene oluyordu. Cruyff her zamanki o şiirsel futbolunu oynayarak takımını bir kez daha Şampiyon Klüpler Kupası finaline taşımayı başarıyordu. Finalde de İtalyan temsilcisi Inter'i devirmeyi başarıyorlardı. Finalde AJAX rakibini 2-0 yenerken iki gol de Cruyff'ten geliyordu. Avrupa'nın en büyüğü yine küçük ülkenin süpriz takımı oluyordu. Ligde ve Hollanda kupasında da yine kupaya Cruyff'un AJAX'ı uzanıyordu.

1972-1973 sezonuna da inanılmaz bir başlangıç yapıyordu AJAX. Uluslararası arenada yine adından söz ettiriyordu. Önce kıtalararası kupayı Independiente'yi yenerek kazanıyor ardından da Avrupa Süper Kupası'nı Glasgow Rangers'ı yenerek alıyordu. Sezonun sonunda  AJAX ligde alışılageldiği üzere yine şampiyon olurken Şampiyon Klüpler Kupasını da üst üste üçüncü defa kazanıyordu. 

1973 yazında sezonun ikinci haftasında Cruyff son kez AJAX forması giydi ve Barcelona'ya transfer oldu. Barcelona 13 yıldır şampiyon olamıyordu ve taraftarların homurtularını dindirebilecek tek kişinin Cruyff olduğu düşünülüyordu. Cruyff takıma katıldığı ilk sezon Barcelona'yı 13 yılın ardından şampiyonluğa taşıyordu. Barcelona taraftarını mutlu eden bir başka olay ise Barnebeu'da oynanan Real Madrid maçında aldıkları 5-0'lık zafer oluyordu.

1974 Dünya Kupası ise Cruyff efsanesinin zirveye çıktığı nokta oluyordu. Turnuvada Batı Almanya, Brezilya, İtalya gibi favoriler vardı. Polonya dönemin flaş ülkesiydi. 


 İlk turda birinci grupta doğu almanya Batı Almanya'yı yenerek gruptan lider olarak çıkmıştı. bu maçla birlikte Batı Almanya'da değişim başladı. herkes kendi evinde batı Almanya'nın madara olacağını düşünmeye başlamıştı. zira batı Almanya sahada pek varlık gösteremiyordu. O dönemin güçsüz takımlarından Avustralya karşısında 3-0 galip gelmeleri bile gruptaki kötü futbollarını unutturmadı. Güç bela gruptan doğu almanya'nın ardından ikinci olarak çıktılar ama.

İlk tur ikinci grupta Brezilya ve Yugoslavya gruptan çıktılar. Yugoslavya bu grupta Zaire'yi 9-0 geçmişti.

İlk tur üçüncü gruptan İsveç ve Hollanda çıktılar. Hollanda kendini çok zorlamadan çıktığı maçları kazanmasıyla dikkatleri çekmeye başladı bu turun sonunda.

İlk tur dördüncü grupta ise Polonya o dönemlerin fırtına takımı olarak 3 maçta 3 galibiyetle gruptan çıktı. Arjantin ise averajla İtalya'yı geçti ve ikinci oldu. İtalya ise hayal kırıklığı yarattı evine döndü.


İkinci tur A grubunda Hollanda Doğu Almanya Brezilya ve Arjantin yer alıyordu. otoriteler Brezilya ve Arjantin'in bu gruptan çıkabileceğini tahmin etse de Hollanda'nın ilk tur maçları her an süpriz yapabileceğini gösteriyordu.

Grupta mükemmel bir açılış maçı oynadı Hollanda ve Arjantin'i inanılmaz derecede aşağılayarak maçı 4-0 kazandılar. Bu maçın özetlerini izleyen herkes Johann Cruyff'a acıyacaktır. Arjantinli futbolcular aşağılanmaya dayanamayarak topsuz,toplu dinlemeden sahadaki tüm Hollandalılara girişiyorlardı. Hakem kırmızı kart göstermedikçe daha da azıtıyorlardı. Bütün bu faullerin en sertleri Cruyff'a yapılıyordu. O maçı izleyenler veya benim gibi sonradan o maçın özetini izleyenlerin aklında herhalde Arjantinli futbolcunun rugby maçlarında gördüğümüz o rakibin ayaklarına doğru balıklama atlayıp rakibin ayaklarını yakalama hareketini hatırlayacaklardır. bütün bunlara rağmen hollanda arjantin'e top göstermeden maçı tamamladı. Brezilya ise ilk maçında Doğu Almanya'yı 1-0 ile geçti ve ikinci maçlarda Brezilya Arjantin'i 2-1 yendi. Hollanda ise ikinci maçında yine kendini kasmadan Doğu Almanya'yı 2-0 ile geçti. Üçüncü maçlarda Arjantin Doğu Almanya ile berabere kaldı ve Hollanda Brezilya'yı da rahat geçip ( 2-0) finale yükseldi.

İkinci tur B grubunda ise batı almanya, yugoslavya, polonya ve isveç yer alıyordu.

batı almanya bu grupta oynadığı 3 maçın üçünü de kazandı ve finalde hollanda'nın rakibi oldu.

final öncesi hollandalı oyuncuların özel hayatları Avrupa'da gazetelerde manşet oldu. Otelde gizli çekilmiş fotoğraflarda Hollandalı futbolcular Alman kızlarla havuzda çıplak bir şekilde eğlenirken görülüyordu. Hollandalı futbolcuların eşleri sık sık futbolcuları alıp olan biteni öğrenmek istiyordu. özellikle cruyff'un eşinin günde en az 10 defa aradığı söylenir. hiç hesapta olmadığı halde inanılmaz güzel bir futbolla finale çıkan Hollanda ilk defa baskı altına girmiş oldu. Batı Almanya'nın ise ilk maçtan sonraki büyük değişiminin sebebi olarak Kaiser gösterilir. Franz Beckenbauer bu maç sonrası arkadaşlarını toplar ve konuşma yapar. halkın umutlarını boşa çıkarmamalarını söyler ve bu maç sonrası açık bir şekilde beckenbauer takımın saha içindeki yöneticisi olur. teknik direktöt Helmut Schön'den daha etkili olduğu söylenir.



Finalde Cruyff'u tutma görevi Berti Vogts'a verilmişti. Berti Vogts Cruyff için hantal bir oyuncuydu. Bu açığı yaptığı faullerle kapatmayı planlıyordu. Maçın henüz başında Cruyff ceza sahası dışında sol tarafa yakın bir yerden topu aldı ve 3-4 almanın arasına dalıp ceza sahasına girdi ve bir anda yerde kaldı. Hakem tereddütsüz penaltı verdi. Daha dakika 1. neeskens penaltıyı gole çevirdi ve Dünya Kupasındaki 5. golünü atmış oldu.

Bu dakikadan sonra Almanlar Hollanda'nın üstüne hiç gitmediler. Hep geride beklediler. Neredeyse pres bile yapmadılar. Hollanda top çevirip durdu. Hollanda afallamıştı. Almanlar çok rahat izin veriyordu topla oynamalarına. Onlar da gol atıp farkı açma derdine girmediler. Derken Almanya'da Beckenbauer etkisi görülmeye başladı. Sürekli bağırıp takımı ateşleyen Kaiser yine takımı ateşlemeye başlamıştı. Almanlar yavaş yavaş atak yapmaya başladılar. Almanlar atak yapmaya başladıkça güçlerinin aslında Hollanda'dan daha az olmadığını farkedip cesaretlendiler. Hölzenbein ceza sahasına girdi ve iki Hollandalı oyuncu arasında kaldı. Polonya maçında olduğu gibi yine kendini yere attı ve penaltı almayı başardı. Batı Almanya'da herkes birbirine bakıyordu. Muhteşem Hollanda karşısında beraberlik şansı gelmişti. O sırada Breitner (henüz 20 yaşındadı) kendinen emin adımlarla gitti ve penaltıyı kullandı. Durum 25. dakikada 1-1 oldu.

Beckenbauer bu dakikadan sonra bir general gibi yönetti takımını. Muhteşem Hollanda gitmiş yerine makine gibi işleyen Alman takımı gelmişti. Bütün gözler markaj altındaki Gerd Müller'i arıyordu. Gerd Müller ceza sahasında topla bir buluşsa gol atacağından kimsenin şüphesi yoktu. İlk yarıda bitime 2 dakika kala Almanlar bunu başardı. Gerd Müller'i ceza sahasında buluşturdular. Top ayağında yaklaşık 2 sn kaldı. topu kontrol etti. Dönerek o klasik vuruşunu iki Hollandalı arasından gönderdi ve durumu 2-1'e getirdi. Maçta bundan sonra Almanlar çok iyi savunma yaptılar ve kendi taraftarları önünde kupayı kazandılar. Hollanda ise finale öncesi yaptıkları profesyonellik dışı davranışların cezasını çektiler. Bir sonraki dünya kupasında Cruyff oynamayacağını açıklamıştı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder